Sevilen sanatçı Suzan Kardeş, Müzik Habercisi'nde Michael Kuyucu'ya özel açıklamalarda bulundu. İşte Suzan Kardeş'in açıklamaları:

"Oyunculuğa Peruk Saçları Yaparak Başladım"

Önceleri bir güzellik salonundaydım ve bir şan tiyatrosunun genel müdürü Liza Tuna bize gelirdi. O sırada da bana "Sen bizim camiaya aitsin" demişti. Ben de o sırada camia dedikleri şeyi bile bilmiyorum. Sonra bana "Sen öğlenleri ne yapıyorsun, öğle molanız ne kadar?" dedi. "1 saat" dedim. "Sen şan tiyatrosuna gelip geceden bozulan perukları öğle arasında yapar mısın?" dedi. Şan tiyatrosu da yakındı oraya ve ben öğle saatinde yürüyerek koşarak gidiyordum saçları yapıyorum kafalara takıyorum perukları işe dönüyorum tekrar. 1 sezon böyle devam etti. Ne bir oyuncu beni gördü, ne ben onları. Pera'nın hayaleti gibiydim. Beğeniyorlarmış yaptığım saçları. O zaman 7-8 gün oyun oynanırdı haftada, acayipti.

"Ben Oyuncu Değilim"

Tiyatro bambaşkadır yani onun için bana oyuncusun dendiğinde ben onu bana verilmiş hediye olarak sayıyorum çünkü ben oyuncu değilim. Çünkü gerçek oyuncuları gördüğün zaman; eğitimini almış, yıllarını buna vermiş, emeklerini vermiş insanların yanında sen oyuncusun dendiği zaman ayıp oluyor birazcık. Ben bana verilmiş hediye olarak söylüyorum bunu hep. Yıllarca Zeynep Kan'ın makyözü olarak çalıştım onun dizilerinde. Sonra Zeynep Kan aradı dedi ki "Böyle bir karakter var, ben çok istiyorum senin olmanı. Sen bunu oynar mısın?" dedi. "Oynamaz mıyım" dedim ve öyle başladı. Ben dizinin içinde oynayacağım karakterin alzheimerlı ve hatta çok diyaloğu da olmayacak diye zannediyorum. Fransızca şarkı söyleyecekmişim, bolca konuşacakmışım, piyano çalacakmışım falan. Zeynep'e mesaj attım "Zeynep şimdi burnumda top oynatıyorum, belki istersiniz" diye. Ekip çok güzeldi, ortam çok güzeldi, iş çok güzeldi. Bugüne kadar Türkiye'de yapılmış en güzel işten bir tanesidir yani.

"Şener Şen Gibi Bergen de Sinemayı Canlandırdı"

Bergen filminde bir tek kapı açıyorum, içeri giriyorum ve bir kahve içiyorum. Ben olduğumun bile farkında değil kimse ama tabii ki asıl hikaye benim arkadaşımın yıllardır hazırladığı bir şeydi o. Yani onun üstünü de hazırlamıştı ama o sırada onu çekecek gücü yoktu teslim etmek zorunda kalmıştı ama Bergen'i teslim etmedi onu kendisi yaptı. Mine Öztürk arkadaşım. Yıllardır bunun hazırlık aşamasında hep yanındaydım ben onun ve Bergen'i çekerken saç makyaj kim nasıl olacak ne olacak bunların hepsinin kararını verdik. Bir dönem sinemanın bitişinden sonra Şener Şen'in oynadığı filmin birden sinemayı canlandırması gibi Bergen de sinemaya hayat verdi. Eğer araya ramazan girmeseydi, coronalar yüzünde oyuncular hastalanıp film uzamasaydı ve daha önce çıksaydı Bergen, 12 milyondu ben sana söyleyeyim.