Meşhur 90'lar ve 90'lara İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Etkileri
Meşhur 90'lar ve 90'lara İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Etkileri
Evet sevgili dostlar! Öncelikle herkese selamlar. Bu haftadan itibaren çok sevdiğim dostum Michael Kuyucu ' nun , benim de severek takip ettiğim internet portalı MÜZİK HABERCİSİ ' nde , naçizane bendeniz de bir iki satır kelam ederek sizlerle birlikte olacağım. Umarım bu süreç uzun soluklu ve hepimiz için keyifli bir süreç olur.
Giriş paragrafında kullandığım yazı dilinden de anlayacağınız üzere müzikte eski dönemleri, bilhassa da 90 'ları canlı canlı yaşamış ve içinde bulunmuş biri olarak sizlerle paylaşmam gereken ilk konunun o dönem olması gerektiğini düşündüm ve yukardaki başlığı atarak da girişimi yaptım. Ayrıca bu ilk yazımda sizlere o meşhur 90'lar dönemini anlatmanın ötesinde , insanların fazla bilmediği ama o yıllara gerçekten çok büyük etki vermiş bir başka unsurdan daha bahsedeceğim. Bir okul etkisinden .. Haydi bakalım başlıyoruz90 ' lar .. Hiç bitmeyen 90 ' lar .. Tükenmeyen ve tüketilemeyen 90 ' lar .. Müzikte dönem olarak ne tarz öne çıkarsa çıksın, hep var olan, hep ilk 3 ' te yer alan 90 ' lar .. O dönemin çocukları kadar, yeni neslin çocuklarının da sevdiği ve bildiği 90 ' lar .. Peki nedir bu 90 ' ların sırrı ? Nedir hep var oluşunun temelini oluşturan faktörler?
Aslında tüm bu soruların kişiden kişiye değişen bir sürü farklı cevabı olabilir. Ama biri bana " Her şeyi tek bir kelimeyle özetlemek istesen , hangi kelimeyi seçerdin ? " dese , benim cevabım her halde RUH olurdu . RUH .. Peki tamam da ne bu RUH ? Açılımı ne? İçeriği ne? Hadi o zaman gelin bi dalalım şu 90 ' ların RUH ' una .O zamanlar yepyeni bir çağın başlangıcı gibiydi. Yeni kurulan bir ülke, yeni kurulan bir büyük iş , yeni kurulan bir aile gibi düşünün . O heyecan, o sevgi , o enerji ve o özveri vardı . Bir kere herkes çok gençti . Kenan Doğulu 18, Tarkan 21 , Burak Kut 19 , Serdar Ortaç 24 , Mustafa Sandal 23 ve daha o dönemin pek çok ünlüsü , işte ilk bu yaşlarında şöhreti tattılar , genceciktiler . Çoğu eğitimli ve okulluydu. Sonra neredeyse her yapılan işi sunabilme imkânı vardı. Özel radyo ve özel televizyonların başlangıçları, yani medyanın yeni oluşumu da bu döneme denk geldiği için, onlar da hep, yapılan işleri sunma gayretindeydiler.
Yok reklam geliri, yok sadece genel yayın yönetmeninin seçtiği şarkılar, yok şarkıcıdan para talebi , yok tekelci takılmak , sadece bir kaç plak şirketinin işlerini çalıp diğerlerini göz ardı etmek , kendisine sunulan emek verilmiş işleri hiç dinlemeden bi kenara atmak .. Yoktu böyle şeyler .. Bir etik ahlak vardı . Radyo DJ ' leri daha özgür ve daha bağımsızdı . Artı zaten medya ve müzik sektörünün çoğu da birbiriyle arkadaştı. Birlikte yiyip içip gezen, birlikte vakit geçiren insanlardı pek çoğu .. Hem de birbirlerinden hiç çıkar göz etmeyen arkadaşlar. Herkes bu yeni yapılanmaların içinde yer almak, katkı vermek ve bir yandan da kendini ve yaptıklarını sunmak istiyordu. Herkes çok samimiydi, kimse ince kariyer hesapları peşinde değildi. Kimse kimsenin elinden bir şey almak derdinde değildi. Aksine birbirlerine katkı vermek için çabalıyordu herkes. Birbirlerinin kliplerinde oynuyor, yaptıkları radyo veya televizyon programlarına katılıyorlardı.
Küçük bir örnek mi istiyorsunuz ? Girin Youtube ' a , GRUP VİTAMİN ' in ELALARINI şarkısının klibini bir seyredin . Bakın orda kimler kimler var .. Keza rahmetli Barış Manço abimizin AYI klibini de bir seyredin . Yani özetle dostluk ve yardımlaşma olan bi dönemdi . Öyle para pul isteme , şartlar koşma filan gibi şeyler yoktu . Ayrıca sadece radyo ve görsel medya değil, başka unsurlar da çok yoğun ve aktifti . İstanbul 'da bir sürü bar ve eğlence mekanı vardı . Yeni ünlü olmuş bu genç pop star 'lar , bu mekanlarda düzenli sahneler yaparlardı . Üstüne üstlük bir de Anadolu ' ya gider , oralarda da konserler verirlerdi . Keyifli ve eğlenmek isteyen bir halk vardı. Büyük bir hızla yepyeni bir müzik kültürü ve bilinci oluşuyordu. Dönemin şarkılarına güçlü melodiler hakimdi. Aranjörlerin ve müzisyenlerin isimleri halka iniyordu artık. Bir İskender Paydaş , bir Ozan Doğulu , Uzay Heparı , Ozan Çolakoğlu insanlar tarafından tanınır , bilinir hale gelmişlerdi . Sezen Aksu , Kayahan , Barış Manço gibi artık orta yaşlarına gelmiş sektörün önemli isimleri de sanki bu işlere yeni başlamış gibi üretiyor ve genç meslektaşlarına destek veriyorlardı . Ha bu arada kötü örnekler de yok muydu? Tabi ki vardı. Kötü şarkılar, kötü şarkıcılar , tek şarkılık arkası gelmeyen işler. Ama bunların da pek çoğu ilerleyen zaman içinde hiç kötü olarak anılmadılar, kült oldular , dönemin Ruh ' una karışıp gittiler . Uzun lafın kısası, işte 90 ' ların Ruh'u buydu . Hesapsız ve çıkarsız bir sevgi ve samimiyet. Harika melodiler, canlı olarak her yerde kolayca çalınıp , her zaman hep beraber söylenebilecek şarkılar.
Evet şimdi gelelim İ.T.Ü TÜRK MUSIKİSİ DEVLET KONSERVATUARI ' na ve bu muhteşem Sanat Üniversitesinin o döneme nasıl etki ettiğine ve katkı verdiğine ..
Bu kıymetli okul, o yıllarda müzik sektörüne gerek şarkıcı , gerekse müzisyen olarak pek çok değer kazandırmıştır . Ben de bu okulun bir öğrencisi olarak o yıllarda , şu an ünlü olarak tabir ettiğimiz pek çok sanatçıyla birlikte okudum . Onlar benim sınıf arkadaşlarım, okul arkadaşlarım , yıllarca da dostlarım oldular .. Sonrasında bazıları ile birlikte çalışmışlığım bile oldu. Kimler miydi bunlar? Mesela Ata Demirer , mesela Hakan Altun , mesela başta Gökhan Semiz olmak üzere Grup Vitamin ' in tüm elemanları , mesela İzel - Çelik - Ercan , Mahsun Kırmızıgül , Of Aman Nalan , Pınar Dilşeker .. Ayrıca onlara ilave bir sürü önemli müzisyen, aranjör hep İ.T.Ü Devlet konservatuarından çıktılar.
Ata Demirer demişken ,çok net hatırlıyorum , Ata , okulun kantininde bizi gülmekten kırıp geçirirdi . Acayip iyi bir taklitçiydi ve müzik eğitimi veren bir okulda , ud öğrencisi olmasına rağmen daha o zamanlardan bile oyunculukla , bilhassa komediyle ilgili bir şeyler yapacağı çok belliydi . Ufuk Yıldırım ' ın , elinde kemanla masa masa gezip bahşiş topladığı bir gün hatırlıyorum . O gün öylesine makara yapmış meğerse Ufuk milletle. Niye? Çünkü Ufuk , acayip enerjik , eğlenceli , akıllı , komik ve yetenekli bir müzisyendi . Bu iki isim sadece birer örnek . Konservatuarın kantini müthiş renkli ve keyifli bir yerdi . Esas bunu demeye çalışıyorum. Bir gece evvel bir yerlerde çalıp geceden kalanlar, kafalarını masalara koymuş uyuyanlar mı istersiniz .. Bağıra çağıra solfej çalışanlar, şarkı söyleyenler mi istersiniz .. Kahkahalarla bir şeylere gülüp eğlenenler, fıkralar anlatanlar mı istersiniz. Neler neler ..
Şimdi düşününce ne kıymetli zamanlarmış diyor insan . İşte başta saydığım tüm bu isimler hep bu renkli okulun sektöre kazandırdığı isimlerdi. Okulumuzun sektöre iyi müzisyenler ve şarkıcılar kazandırmaktaki etkisi, neredeyse 90 ' lı yılların sonlarına kadar da sürmüştür bu arada .. Bizim arkamızdan da pek çok kıymetli müzisyen yetişmiş ve profesyonel hayata bu okuldan geçiş yapmışlardır. Ayrıca benim kendi kariyerim de bu yıllarda bir back vokal olarak gelişmiş ve ilerlemiştir . Biz o dönemin stüdyo ve sahne back vokalleri, her daim daha iyi müzik yapabilmek için kendini yiyen müzisyen gençleriydik . Daha sonrasında kendilerine solo şarkıcılık kariyeri yolu çizen ve bu yolda ilerleyen Aşkın Nur Yengi, Sertap Erener , Demet Sağıroğlu , Reyhan Karaca , Işın Karaca , Deniz Seki , Levent Yüksel , Seden Gürel gibi meslektaşlarımız oldu .. Ancak back vokal işini başlı başına bir iş gibi gören ve seven, bu işi şarkıcılığa giden yolda bir basamak gibi kullanmayan bir tayfa daha vardı .. Onlar da kariyerlerini ağırlıklı olarak bu yolda ilerlettiler ki ben de onlardan biriydim.
Sonraki yıllarda her birimizin solo şarkıcılık çalışmaları olsa da ve belli bir kariyeri oluşsa da, bizler back vokal işinden uzunca yıllar hiç kopmadık. Mesela bir Nurcan Eren, bir Tuba Önal, Yeşim Vatan , Yonca Kocadağ , Murat Çekem , Cihan Okan , Ercüment Vural , Sibel Gürsoy … Bu isimlerin sektördeki back vokal kariyerleri , şarkıcılık kariyerlerinin hep bi tık daha önünde oldu , öncelikli olarak iyi back vokaller olarak anıldılar . Buna ben de dahilim tabi..
Yani özetle, o dönemin ruhuna, insanlar fazla bilmese de büyük etki veren bir İTÜ TÜRK MUSIKİSİ DEVLET KONSERVATUARI vardı. Çünkü o dönem ruhunun temelini oluşturan pek çok şarkıcı ve müzisyen bu okuldan yetişti . Çoğu bu okuldan ortak arkadaşlardı ve bu dostlukları, şöhret olduktan sonra da hep devam ett
Eveeet . Böylelikle geldik bu mecradaki ilk birlikteliğimizin sonuna sevgili dostlar . Benim için sizlere 90 ' ları ve o dönemin Ruh ' unu anlatmak çok keyifliydi . Hatta yazarken zaman zaman gerçekten o döneme gidip, yaşadığımız o güzellikleri hissettiğimi bile söyleyebilirim . Ayrıca pek çoğunuzun bilmediği, o dönemi yönlendiren çok önemli bir müzik okulu unsurunu da sizlerle paylaştım. Umarım sizler de aynı keyfi almış, o meşhur 90 ' lar Ruh ' unu hissedebilmişsinizdir .Tekrar görüşmek dileğiyle ..
Sevgiyle kalın ..
Tüm Yazıları