Ceren Gündoğdu: 'Hiçbirimiz bir başkası olamayız'

Nur Ahlatcı

Hani "On parmağında on marifet var" denir ya, Ceren Gündoğdu için söylenmiş sanki. Beni kırmayıp röportaj isteğimi kabul ettiği için teşekkür ediyorum. Ceren ile röportajımız o kadar keyifli geçti ki, Buray'dan Tuna Kiremitçi'ye; Sidikli Kasabası'ndan kitaplara neler konuştuk neler…

Ceren Gündoğdu: 'Hiçbirimiz bir başkası olamayız'

Nur Ahlatcı: Sohbetimize piyano ile başlamak istiyorum. Çünkü 9'lu yaşlarda eğitimin başlıyor değil mi?

Ceren Gündoğdu: Doğduğum evin salonunda baş köşede duran piyano aslında 5-6 yaşlarından itibaren oyun arkadaşım oldu. Şimdi geriye dönüp bakınca, bu arkadaşlık kim olduğumun ve hayatımla ne yaptığımın çerçevesini belirleyen şey olmuş sahiden. Ve evet, 9 yaşında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda başladı müzik eğitimim.

Nur Ahlatcı: Müzisyen bir ailede yetişmiş olarak sanat ile iç içe olmak tesadüf olmasa gerek.

Ceren Gündoğdu: Elbette. Çanak'ta ne varsa kaşığa o geliyor. Salondaki piyanonun yanı başında da babamın bağlamaları duruyordu. Halk müziği şefi bir baba, klasik Türk sanat müziği ses sanatçısı bir anne. Her köşesine müzik sızmış bir hatıralar bütünü çocukluğum. Yaşamla ve insanlarla kurduğum bağın derin ve duygusal bir yerden olmasına sebebiyet verecek ruhta insanlar tarafından yetiştirildim ben ve bence ailemin sanatçı olmasının en büyük artısı bu. Çünkü üretimlerin dünyaya hangi pencereden bakmak istediğinle çok alakalı ve bana o pencereyi açan şey anne babamın yeteneklerinden ve sanatsal eğilimlerinden de öte nahif ruhlarıydı.

Nur Ahlatcı: 2011 yılına gidecek olursak Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünü birincilikle bitirirken bir taraftan da tiyatro eğitimini tamamlamak zor olmadı mı?

Ceren Gündoğdu: Sosyolojiyi de, müzikal-tiyatroyu da çok severek, büyük bir iştahla okudum. Belki de heyecan duyduğum alanları erkenden keşfetmiş olmak şansım oldu. Boğaziçi'nden çıkıp vapurla konservatuara geçerken hissettiğim coşkuyu hala bugün sahneye çıkmadan önce hissediyorum. Senin için anlamlı olan şeyin ne olduğunu bulmak tüm zorluklara ve yorgunluklara karşı koruyucu bir zırh adeta. Tıpkı bir annenin bebeği için uykusundan bile-isteye feragat etmesi gibi. Sevdiğin şeyi yapıyorsan, kan ter ve gözyaşına bile okey oluyorsun (gülümsüyor). Tabi durumu ne kadar romantize edersem edeyim şu da bir gerçek; her zaman çok disiplinli ve çalışkan biri oldum. Hala da öyleyim. 3 kitap okuyanın 5 kitap yazdığı bir gerçekliğe inanmayı reddediyorum.

Nur Ahlatcı: Kendi şarkılarını yazıp bestelemeye başladığın o ilk dönemlerden bahsedelim mi biraz?

Ceren Gündoğdu: 11-12 yaşlarında solfej şarkılarının altına hece hece kelimeler çiziktirdiğimi çok net bir şekilde hatırlıyorum. Do re mi diyerekten şarkıları okumayı reddediyor aşk şarkılarına dönüştürüyordum çalıştığımız basit egzersizleri bile. Lise döneminde ise duygularımı ifade etmenin tek yolu şarkı yazmak gibi gelmeye başladı. Son derece hassas ve duygusal bir genç kızdım -gerçi hala öyleyim - sürekli aşık olurdum, sürekli kalbim kırılırdı ve benzer şekilde etrafımda olup biten olaylara, insanların duygu durumlarına istemsizce dikkat kesilen bir yapım vardı açıkçası. Bunca hüzünle ve duyguyla baş edebilmenin yolu bende iz bırakan her hikayeyi bir şarkıya dönüştürme pratiği oldu. Şarkı yazmak benim için bir nevi kurtarıcı eylem de diyebiliriz yani.

Nur Ahlatcı: Kendi müziğini lirik pop olarak değerlendirir misin?

Ceren Gündoğdu: Evet tam olarak böyle tanımlıyorum aslında. Duyguların (söz konusu duygu her ne olursa olsun) çok yoğun bir şekilde ifade edildiği, yalın bir dilin vurucu melodilerle buluştuğu bir pop müzik hayali ile çıktım yola. Buradan devam.

Nur Ahlatcı: Ceren müthiş auran var. Bunu nahifliğin ve duru güzelliğin ile birleştirince aklıma hiç mi sinirlenmez, bağırıp çağırmaz Ceren Gündoğdu sorusu geliyor. Bize biraz gergin, sinirli, telaşlı hallerindeki durumlarından bahseder misin?

Ceren Gündoğdu: Ahh çok teşekkür ederim tüm güzel sözlerin için ama emin olun kaygı benim kod adım. Ben kaygıyla telaşla kendi kendini yiyip bitiren bir tipim. Sanılanın aksine epey çabuk öfkelenirim fakat hep içime atar, kafamın içinde sayfalar dolusu konuşurum. Aslında tanımadığım biri dahi olsa karşı tarafın nasıl hissettiğini ve hissedebileceğini düşünmeye fazla mesai harcayan biri olduğum için beklentilerim çok yüksek belki de. Hayatın böyle düz bir matematik göz etmediğini fark ettiğimden beriyse beklentileri düşürmeye çalışıyorum. En güzel, en bağır çağır kavgalarımı da kocamla ederim tabii ki. Ve elbette en son sözü ben söyleyeceğim :)

Nur Ahlatcı: Hiç dur durak bilmeden üreten bir sanatçı olmak, beraberinde daha çok sorumluluk getirmiyor mu? Sürekli yarışın kendinle gibi?

Ceren Gündoğdu: Aslında bir yarış halinde değilim; ne başkasıyla, ne de kendimle. Başarılı bir kadın olmayı arzulamak ve bunun için çalışmak hırs değil bir siyasi görüş bana kalırsa. Adrienne Rich'in de dediği gibi; kadın erkek eşitliğini savunmanın özünden beslenen bir siyasi görüş. Kimse erkek bir doktora ne çok çalışıyorsun ne de hırslısın demez ama bir kadın sanatçı olarak neden bu kadar çok üretiyorsun ki sorusuna binlerce kez maruz kaldım. Sanatçı varoluşu gereği, yaratmadan duramaz ve burada kast ettiğim şey kesinlikle içerik üretmek değil, bunun da altını çizmek isterim. Ben de yazmadan, çizmeden, söylemeden duramıyorum özetle. Sevdiğini öpmeden duramazsın ya, o misal. Varoluşumun bir parçası yaptıklarım. Süreklilik ve disiplin ise güzel şeyler üretmenin ön koşulu. Yani hop diye bir ilham perisi girmiyor odanızdan içeri. Nakış gibi işlemek gerekiyor ham yeteneği…

Ceren Gündoğdu: 'Hiçbirimiz bir başkası olamayız'

Nur Ahlatcı: İlk solo albümünün öncesine gidelim mi? Neler yaptın o dönemde?

Ceren Gündoğdu: Şu an ikinci stüdyo albümüm üzerine çalışıyorum ve ilk albümden çok daha farklı işliyor süreç. Nasıl bir albüm yapmak istiyorum, bu albümün teması ne, şarkıların ulaşmasını istediğim yer neresi gibi soruların cevapları daha net kafamda… Konfor alanımdan çıkıp pek çok yeni prodüktörle çalışıyorum bu sefer. Her yeni tanıdığın insanla kendini de yeniden tanıyorsun gibi oluyor. Ve ben bu minik sınavlardan geçmeyi seviyorum. İlk albüm öncesinde Tepetaklak ve Ani isimli iki şarkımı yayınlamıştım. 15 yaşında şarkı yazmaya başlayan biri 30 yaşına kadar neden bekledi diye düşünüyor insan ama aslında köşede kenarda beklemek gibi bir süreç değildi bu. Baş rol olarak görev aldığım müzikaller, solistliğini yaptığım pek çok festival grubu, hazırladığım ve sunduğum müzik programları hepsi beni bugünüme, şarkılarıma, konserlerime ve albümlerime hazırlayan deneyimlerdi.

Nur Ahlatcı: 2020 yılı, solo albümünün yayınlandığı yıldı. O ilk heyecanı bizimle paylaşır mısın?

Ceren Gündoğdu: O heyecanı hakkını vererek yaşayamadım ne yazık ki. Çünkü pandemi başladıktan bir hafta sonra yayınlandı albüm. Büyük hayal kırıklığı oldu o denk geliş. Albümü canlı canlı çalabilmek, duyurabilmek neredeyse bir-bir buçuk sene sonrasında mümkün oldu. Fakat su akıyor yolunu buluyor ve insan kendine öyle ya da böyle bir çıkış yolu buluyor. Ben de o esnada, sürece küsmek yerine sosyal medya hesaplarım üzerinden şarkılarımı söylemeye devam ettim ve albümde bazı şarkılar var ki yayınlandığı zamanın ötesinde varlığını sürdürmeye devam ediyor. Daha bu sabah bu sohbet öncesinde, ben uyurken bir dinleyicim coverlamış D"ert Bizim Kime Ne"mi mesela…

Nur Ahlatcı: Bir "Tutsak" meselemiz var. Kırılma noktası sanki bu kültleşmiş eser oldu diyebilir miyiz?

Ceren Gündoğdu: Evet sahiden de kırılma noktasıydı. Daha önce sesimi hiç duymamış çok fazla kişiye ulaştı bu şarkı. Şarkının aranjesi, klibi her şeyi sadeliği yücelten bir çizgideydi. Böyle güçlü bir eseri, kendimizden bir soluk katarak yeniden yorumlayabildiğimiz için çok mutluyum.

Nur Ahlatcı: Aslında Türk müziğine bir saygı duruşu olarak nitelendirdiğim çok güzel eserleri kendine has yorumunla tekrar cover olarak bizlerle buluştururken burada senin hissettiğin neydi?

Ceren Gündoğdu: Ne mutlu böyle değerlendirmen. Nostaljik ve romantik bir yapısı var eski şarkıların ve bu durum beni fazlasıyla cezbediyor. Dinlemeyi de söylemeyi de çok seviyorum. Aklımda daha pek çok proje var, zaman içerisinde umarım hepsini teker teker hayata geçireceğim…

Nur Ahlatcı: TV dizilerinde peki kendi yorumladığın eserleri duymak seni heyecanlandırdı mı?

Ceren Gündoğdu: Benim için şarkı yazmak ve şarkı söylemek bir nev-i hikaye anlatıcılığı zaten. Müzikal yaparken bu kadar mutlu oluşumu da buna bağlıyorum. Dolayısıyla bir dizinin hikayesiyle bütünleşen bir şarkım oldu mu değmeyin keyfime. En büyük hayalimse bir gün bir müzikal yazmak ya da belki bir müzikal sinema filminde yer almak. Hikayeyi ve müziği buluşturma fikri beni feci heyecanlandırıyor çünkü.

Nur Ahlatcı: Yeni bir eser nasıl hayat buluyor Ceren Gündoğdu için? Belli bir totemin var mı?

Ceren Gündoğdu: Hiçbir totemim yok. Her an her şey ilham kaynağı olabilir. Sadece mahremiyetim benim için çok önemlidir. Evim mabedimdir ve evimde tek başıma geçirdiğim vakit benim için çok kıymetlidir. Dilediğim zaman tek başıma kalabilme özgürlüğüm elimden alınırsa hırçınlaşabilirim.

Ceren Gündoğdu: 'Hiçbirimiz bir başkası olamayız'

Nur Ahlatcı: Ceren çok başarılı bir ekip çalışması olduğu her yaptığın projede gözüme çarpıyor. Ekibini kurarken nelere dikkat ettin?

Ceren Gündoğdu: Bunu duymak çok güzel ve aslında epey de komik. Çünkü aslında minicik bir ekibim var. İşimin her detayıyla bizzat ben ilgileniyorum. Sanat direktörlüğü yaptığım da oldu, aranjeler için günlerce sabahladığım da, klip senaryosu yazdığım da, çekim mekanı bulduğum da, styling yaptığım da, basın bülteni yazdığım da vs vs… Bu böyle uzar gider. Ama yanımda çok yetenekli ve iyi kalpli insanlar var elbette. Bakın ben bu iyi kalp mevzusuna fazlasıyla takık biriyim. Dostluğa ve yol arkadaşlığına inanırım. Yani sizin yeteneğiniz karşısında heyecanlanan, tercihlerinize saygı duyan ve size 'inanan' insanlar var olmalı ekibinizde. Volkan, Sezen ve Bahadır'la 5 seneden beri aynı gemideyiz. Ne mutlu. Ve Aylin, Nadin, Onur ve Candaş. Her birinin varlığı güç veriyor, kafa açıyor.

Nur Ahlatcı: Damdaki Kemancı ve Sidikli Kasabası müzikallerinden bahsedelim mi biraz?

Ceren Gündoğdu: Damdaki Kemancı (Fiddler On The Roof) dünyanın en sevilen müzikallerinden biri, ilk kez 64'te sahneye konulmuş Broadway'de. Gelenek ve devrim arasında sıkışıp kalan bir ailenin sıcacık hikayesi mevzu bahis. Tevye ve 3 kızının hikayesi. Ortanca kız Hodel rolü bana geldiğinde, bu projenin hayatımın unutulmazlarından biri olacağını biliyordum. Binnur'la (Kaya) tanışmama, Özgür'le (Çevik) Tutsak'ı kaydetmemize vesile Damdaki Kemancı'dır. Mehmet Ergen'in yönettiği müzikal yaklaşık 3 sezon Zorlu Psm'de devam etti. (2018-2022). Ve şimdiyse iki sezondan beri, iklim krizine ve su kıtlığına dikkat çeken 11 Tony ödüllü Sidikli Kasabası Müzikali'nde (Urinetown) Hope Cladwell olarak devam ediyorum hayatıma :) Zorlu Psm'de sahnelenen oyunun yönetmen koltuğunda ise Kayhan Berkin var. Settar Tanrıöğen, Canan Ergüder ve hepsi birbirinden yetenekli kocaman bir ekiple gerçek bir Broadway müzikali deneyimi sunuyoruz izleyenlere. Başka karakterlerin dünyasının içine sızıp, o karakterlerin ağzından şarkı söylüyor olmanın hem yorumculuğumu hem de şarkı yazarlığımı beslediğini düşünüyorum. Ve sadece çok eskiden beri beni takip edenler bilir ki, 12 sene önce yine aynı oyunla başladım profesyonel hayatıma. Sidikli o zaman İstanbul Devlet Tiyatroları'nda sahneye konuluyordu ve ben yine oyunun esas kızı Hope Cladwell'dim. Yıllar sonra aynı rolü şimdiki Ceren olarak ele alabilmek müthiş bir hediye oldu benim için.

Nur Ahlatcı: Türkiye'nin üretken bir Sezen Aksu gerçeği varsa son dönemde de bir Ceren Gündoğdu gerçeği var diyen birçok müzik insanı var, senin kulağına da geliyor mu? Ve sen bu konuda neler söylemek istersin?

Ceren Gündoğdu: İnan ilk kez duyuyorum bunu ve çok duygulandım. Hiçbirimiz bir başkası olamayız bunun bilincindeyim. Olmamıza da gerek yok zaten ama kişinin yol haritasını belirlemesinde örnek aldığı isimler çok etkin bir role sahip oluyor. Sezen Aksu hem besteci, hem söz yazarı, hem de yorumcu olarak, çoklu yeteneğe sahip pek çok kadın sanatçı için bir idoldür. Zira benim için de öyle. Öyle bir ozan ki, her türden müzik dinleyen insanı tek bir şarkıda buluşturabilme yetisine sahip. Belki de bilmeden, kendi şarkılarımı yazma, albümlerimi kaydetme, söyleyecek sözüm olduğuna dair bir inanca sahip olma noktasında kulağıma pek çok kez 'yapabilirsin' diye fısıldamıştır ortaya koyduklarıyla. Zamanın geçiciliği sınavını aşabilen şarkıların yaratıcısı ve yorumcusu olmak. İşte tek hayalim bu. Sezen Aksu, Yıldız Tilbe, Şebnem Ferah, Nazan Öncel. Bu isimler başucumda yer alan bir el kitabı misali varlıklarıyla ilham ve umut oluyorlar tam da bu yüzden...

Nur Ahlatcı: Özgür Çevik ile tanışmanızdan kısaca bahsettik ama biraz detay almak istiyorum ve tabii ki Tuna Kiremitçi ile yolunuzun nasıl kesiştiği konusunda da?

Ceren Gündoğdu: Özgür'le Damdaki Kemancı müzikalinde partnerdik. Enerjimizin ve seslerimizin uyumunu ilk günden beri biz de farkındaydık, seyirci de. Sık sık dost meclisinde de çalıp söylerken, aslında öncelikle kendimiz için bir şarkı kaydedelim fikri çıktı ortaya. Sonra bu fikir demlendi, neredeyse 1 sene sonra Özgür bir gün oyuna geldiğinde şarkımızı buldum dedi; 'Tutsak'. Gerisi malum. Tuna'ylaysa önceden tanışmıyorduk ama projelerini keyifle takip ediyordum. Benim kapımı güzel bir şarkıyla çaldığı zaman çok heyecanlandım haliyle. Her tanışmanın bir zamanı var kendine özgü…

Nur Ahlatcı: Konser ve sahne çalışmalarından bahsedelim mi biraz? 2024 yılı için rotalar belirlendi mi?

Ceren Gündoğdu: 2024 benim için mühim bir sene olacak çünkü 2. albümü 2024'te yayınlayacağım. Bana kalırsa benim alametifarikam canlı performanslar zaten. Biraz evvel de bahsi geçtiği üzere içerik bombardımanı ile müzisyenliği birbirinden ayıran şey konserler. Dinleyicimle birebir iletişim kurmak, göz göze şarkı söylemektir benim benzinim. Şubat sonu gibi de İstanbul'da büyük bir konser yapmayı planlıyorum. Ve olabildiğince de yeni şehir ziyaret etmek istiyorum. Dinleyicimin şunu bilmesini isterim, biz sanatçılar her yere gelmek, her yere müziğimizi taşımak isteriz ama maalesef ki bunun gerçekleşmesi bizden bağımsız çok fazla faktöre bağlı. Var olabileceğimiz alanlar, konser mekanları git gide azalıyor zira eğlence sektörü konser kültürünü yutmaya başladı. Acı ama gerçek bu. Yine de umutsuz değilim, su akar yolunu bulur…

Nur Ahlatcı: Buray ile yolunuz nasıl kesişti? Beni Affet'in hikayesini bir kez de bizim ile paylaşır mısın?

Ceren Gündoğdu: Çok uzun yıllardan beri Buray'ın sesinin ve yorumculuğunun hayranlık uyandıracak derecede etkileyici olduğunu düşünüyorum. Sonra bir gün Buray benim Kapı şarkısını keşfediyor, sosyal medya üzerinden tanışıyoruz, ardından oyunumu izliyor ve derken belki de bir ay içerisinde Beni Affet'in stüdyo kayıtlarında buluyoruz kendimizi. Bir şey doğru hissettiriyorsa, çok hızlı bir şekilde akıyor zaten. İyi ki kesişti yollar. Şarkının hikayesine gelecek olursak, benim için zor geçen bir İç Anadolu turnesinin dönüşünde yazdım şarkıyı. 'Beni affet, saramadım seni hak ettiğin gibi' cümlesi de kendime söylediğim bir cümleydi aslında. İnsan sevdiklerine karşı ne kadar şefkatli ve tahammüllü, kendisine karşı ise çok acımasız. Benim de kendime çok acımasız davrandığım bir zamanın mahsulü oldu bu özür şarkısı.

Ceren Gündoğdu: 'Hiçbirimiz bir başkası olamayız'

Nur Ahlatcı: Mutlaka her eserin senin için ayrı ayrı anlamı var peki sana ait olan 5 şarkını kimlerin cover yapmasını hayal edersin? Müsaaden olursa kendi Top 5'imi yapacağım.

1-) Yangınlara

2-) Beni Eve Götür

3-) Değilsin Tanrı

4-) Beni Affet

5-) Kapı

Ceren Gündoğdu: Ne güzel bir top 5 bu! Teşekkür ederim :) Çok zor soru sahiden…

Yangınlara - Evdeki Saat

Beni Eve Götür - Emir Can İğrek

Değilsin Tanrı - Sena Şener

Beni Affet - Yıldız Tilbe - Hayal dedin diye sınır koymadım Nur bak :)

Kapı - Melike Şahin

Nur Ahlatcı: Rehin'den bahsedelim mi biraz? Nasıl her seferinde ruhumuza dokunmayı başarıyorsun?

Ceren Gündoğdu: Her defasında son derece dürüst bir yerden başlatıyorum şarkının hikayesini. Belki de dinleyene tesir eden şey o dürüstlük. Çok teşekkür ederim.

Nur Ahlatcı: Rehin'in klibi sanki kısa film tadı verdi bana? Kimler ile çalıştın bu klipte?

Ceren Gündoğdu: Rehin benim de favori kliplerimden biri oldu. Büyük prodüksiyonların değil ruhu olan işlerin devri geliyor bence yavaş yavaş. Onur Cabi ile çektik klibi. İlk Hollanda konserimin ertesi günü Amsterdam'da buluştuk. Ben, Onur ve Volkan üç kişilik dev kadro sokaklara döküldük :) Stylingde de Nadin Agopyan kurduğumuz dünyaya uygun bir Cero yarattı. Hepimizin ellerine sağlık.

Nur Ahlatcı: Seni yakından tanıyanlar seni bize nasıl anlatırlar sence?

Ceren Gündoğdu: Bilmem ki, en zor soru buymuş. Yakından tanıyan herkes bu zamana ait bir ruh olmadığımı söyler sık sık. Bence şarkılarım çok iyi anlatıyor kim olduğumu.

 

Nur Ahlatcı: İyi bir kitap sever olduğunu biliyorum. Bize tavsiye edebileceğin kitaplar var mı?

Ceren Gündoğdu: Seve seve. İlk aklıma gelenleri sıralayayım.

Seneler, Annie Ernaux

Miras, Vigdis Hjorth

Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın?, Jeanette Winterson

Utanç, J.M. Coetze,

Yakut Orman, Rita Mae Brown

Sevilen, Tori Morisson

Hayat, Engin Geçtan

Çoluk Çocuk, Patti Smith

Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası, Maddie Mortimer

Nur Ahlatcı: Farklı diller için eser besteleyip yorumlama gibi bir düşüncen olmadı mı?

Ceren Gündoğdu: İngilizce şarkı yazımına çok elverişli bir dil. Az heceyle çok şey ifade edebilmek mümkün. Daha önce Türkçeye çevirdiğim Broadway müzikallerinden aşinayım bu duruma. Anlam kaybının önüne geçebilsek de, aynı ahengi yakalayabilmek hayli zor oluyor. Aslında kenarda köşede yazdığım İngilizce şarkılar var. Belki bir gün vakti gelir paylaşırım. Ama şu an için kalbim albümdeki şarkılar için çarpıyor. Bu albümün teması 'gün doğar'. Çünkü en karanlık gecenin bile bir sabahı var. Acıları paylaşmanın ve kaygılarımızla yüzleşmenin sağaltıcı yanına inanıyorum. Bu şarkılar da güneşin er geç doğacağına ve sevdiğin birilerine sahip olmanın karanlığı çekilebilir kılışına dikkat çekecek.

Nur Ahlatcı: Sen kimleri dinliyorsun?

Ceren Gündoğdu: Fairuz, Sezen Aksu, Michel Kiwanuka, Ella Fitzgerald, Louane, Yael Naim, Coldplay, Tamino, Laufey, Yıldız Tilbe, Birsen Tezer, Selda Bağcan, Şebnem Ferah, Lady Gaga. Liste uzar gider.

Nur Ahlatcı: Müzik Habercisi okurları için neler söylemek istersin?

Ceren Gündoğdu: Tüm okuyuculara şimdiden iyi bir sene diliyorum. Kimsenin haksızlığa uğramış veya dışlanmış hissetmediği, dolu dizgin sevmenin ve itinayla sevilmenin tadını çıkarttığımız, mutlu anların içine daha sık düşüverdiğimiz bir yıl olsun dilerim. Albümü de geç gelecek bir yılbaşı hediyesi olarak kabul edin, göğsünüzün üstünde saklayın şarkıları lütfen. Bir yerlerde karşılaşmak dileğiyle…

" width="560" height="314">

Tüm Yazıları
17.12.2023
FACEBOOK
İNSTAGRAM