Saygıyı Neden Terk Ettik?
Saygıyı Neden Terk Ettik?
Selam sevgili dostlar!
Bu hafta hiç öyle standart bir giriş, gelişme , sonuç kompozisyonu yapmayacağım , içimden geçen şeyleri hemen hızlı hızlı sizlerle paylaşmak istiyorum . Çünkü bu hafta değinmek istediğim konu saygı. Yani artık toplumumuzda birbirimize karşı kalmamış olan saygı. Bu kavramın yıllar içinde kendi öz değerlerimiz içinden nasıl eriyip gittiğini, nasıl yok olduğunu ve şu an bu hale nasıl geldiğini sizlere yine örneklerle anlatmaya çalışacağım. Tabi ki saygı içeriğindeki NEZAKET, HOŞGÖRÜ ve HAD kavramlarına teker teker değinerek. Bilhassa şu son 10, 15 yıllık dönemde , neden birbirimize karşı bu kadar yüksek saygısızlık seviyelerine çıktık , düşman gibi davranır olduk biraz bunlardan bahsedeceğim . Çünkü bu durumdan inanın aşırı derecede rahatsız, mutsuz ve şikayetçiyim.
Hadi bakalım o zaman NEZAKET ile ufaktan bir dalalım konuya
Nezaket , bizim dönemimizde bizlere daha ilkokul sıralarında öğretilen , genel eğitimin içinde tutulan ve önem verilen bir kavramdı . Nezaket ve adabı-ı muhaşeret ! Yani görgü kuralları . İşte temizlik, düzen, tuvalet adabı , sofra adabı , bulunduğumuz ortamlardaki davranış şekilleri filan gibi bilgiler. Ve neredeyse her ilkokulda bu durum böyleydi. Yani zengin bir muhitin ilkokulunda farklı, fakir bir muhitin ilkokulunda farklı değildi . Bir köy ilkokulunda da, bir büyük şehir ilkokulunda da öğretmenler çocuklara bunları mutlaka bunları anlatırlar, öğretirlerdi. Biz, hiç tanımadığımız insanlara veya yeni tanıştığımız insanlara "Sen " diye hitap edilmemesi gerektiğini bilirdik daha o yaşlarımızda . Bunlar bize öğretilirdi ve çok temel nezaket kurallarıydı, bilinmeliydi. Hemen konuyla ilgili bir örnek; Diyelim ki minibüste arka taraftan öne doğru para uzatıyoruz. "Bi kişi uzatır mısınız? İşte şurası, burası" derdik .. "Şuradan bi tane versene ! Alır mısın? Şuradan alsana "filan gibi bir hitap hayatta kullanmazdı en cahil kabul edebileceğimiz insan bile .. Veya bir banka memuru, karşısında hizmet verdiği halktan her hangi bir kişiyle, hayatta senli benli konuşmazdı . Bu tip şeyler saygısızlık olarak nitelenirdi. Çünkü o yıllarda insanlar daha mahcup , birbirlerine karşı daha sevgi dolu ve tabi bunun sonucunda da daha saygılı idiler . Şimdilerde olduğu gibi bir agresiflik, bir öfke, bir telaş hakim değildi insanların ruhlarına.
Geçenlerde önemli ve büyük bir kalp ameliyatı geçirdim bendeniz. Ve bunla alakalı da yaklaşık bir 3 hafta kadar daha yeni yapılmış bir devlet hastanesinde yattım. Yeni yapılmış olduğunu özellikle söyledim. Şunun için, yeni kadrolar, yeni nesil doktorlar, yeni nesil hemşireler, hastabakıcılar ve diğer her türlü kamu personelini barındıran bir hastane olduğuna vurgu yapmak için. Çok şükür harika bir ameliyat geçirdim ve çok da güzel bir seyirde ilerleyen iyileşme sürecimle birlikte taburcu oldum. Benle ilgilenen tüm doktor ve hemşirelere de buradan bu vesileyle bir kez daha teşekkür ediyorum. Ama bu teşekkür, orda geçirdiğim süreç içerisinde dikkatimi çeken çok önemli bir şeyi görmezlikten gelmemi sağlayamıyor maalesef. Bu da insanların birbirlerine karşı olan hitap şekilleri. Gerçekten "Siz "kelimesi ve hitabını neredeyse hiç duyamadım, sanki ortadan kalkmış gibiydi. Danışmasından, hemşiresine, güvenlik görevlisinden temizlik görevlisine, doktorundan hemşiresine neredeyse tek bir kişi bile karşısındaki hiç tanımadığı insanlara " Siz " şeklinde hitap etmedi . Buna biz de dahiliz tabi. Çok çok nadir, ama çok nadir belki binde bir kişi çıkmıştır. Onu da görünce konuştum zaten. "Kardeşim bravo valla, tek seni gördüm şurada sizli bizli konuşan "dedim. Trajikomik bi durum di mi? .. Bi de hani 20 ' li yaşlarında kızlar ve karşılarında 60 , 70 yaşlarında insanlar filan .. O haldeyken durum böyleydi yani. Sonra anladım ki bu şekil ortadan kalkmış. Bitmiş yani, yok. Artık böyle olmuş hitap şekli .. Geçmiş olsun .. Bu yeni normal olmuş , yadırganacak bi şey de değil haline gelmiş .. Bunu da orda bir kez daha görmüş ve iyice anlamış oldum .
Biraz eskilere gidelim şimdi ve bizim çocukluk yıllarımızda var olan KOMŞULUK kavramına değinelim hitap mevzuatını bi kenara bırakıp isterseniz. İçerik aynı kalsın ama konuyu bi tık değiştirelim.Eskiden komşuluk diye bir şey vardı. Komşular vardı. Bizler komşularımızı tanırdık. Apartmanlar böyle küçük bir köy veya kasaba nüfusunda siteler şeklinde değildi. En kralı 8, 10 dairelik konutlar şeklindeydi. Yemekler yapılır, birbirine gönderilir , kahve içmelere , çay içmelere , televizyon seyretmelere gidilirdi . Veee işte şimdi de komşuluğu bire bir ilgilendiren çok çok temel bir nezaket kuralından daha bahsedeceğim.
Selam alıp verme ve selamlaşma kültüründen.Apartmanında ya da mahallende, yolda yürürken veya bir yerlerde dururken , konu komşuyla göz göze geldiğinde , ya bir kafa selamı , ya bir merhaba , ya da bir günaydın derdik biz birbirimize gülümseyerek . Sonra "Merhaba ! " lar gitti , yerine " Selamın aleyküm " ler geldi . Hafifçe ve kibarca baş eğmeler gitti yerine dağ keçileri gibi kafa tokuşturmalar geldi .. Haydaaa ! Niye? Bizim "Merhaba " larımıza , " Günaydın " larımıza , ufak hareketlerle yaptığımız şık reveranslarımıza nooldu ? İnsanlıktan keçiliğe hangi evrim kuralı ile ve ne zaman geri döndük? Alın size bir nezaketsizlik örneği daha yani. Kat be kat geri giden selamlaşma kültürümüz .
Bir de toplumuzda şehirleşme ve teknoloji ile yükselen , yine eğitimsizlik ile perçinlenen bir aşırı HADSİZLİK durumu var ki , en acıklı hikayelerden biri de bu .. Ayrıca hadsizlik kelimesinin insanların algısındaki şekli de çok ilginç . İnsanlar niyeyse bu kelimeyi bir küfür gibi algılıyorlar "
Haddini bil biraz kardeşim! " diye uyardığın adam , zannedersin ki anasına küfretmişsin gibi sana geri dönüş yapıyor ve senle kavgaya hazır hale geliyor . Halbuki hadsizlik esasen anlam olarak sadece sınırlarını bilmemek demek. Ancak tabi şu anda çok masumane ve cahilce yapılan, içi boş özgüven hadsizliklerinden bahsediyorum. Bu bahsettiğim, hadsizliğin belki de en light şekli. Bunun bir de ileri seviyede olan şekilleri var ki işte esas bu tip hadsizlikler tehlike teşkil ediyor. Yani umarsızca, tutarsızca davranıp, kendine ayrılmış sınırları ezip geçerek karşısındaki insanın hak ve hukukunu zedelemek şeklinde yapılan hadsizlikler. Artı bir de tüm bunları yaparken kullanılan tavırlar var. Bu kavram, hele bir de ukalalık ve terbiyesizlik ile birleşirse işte o zaman tehlike , daha da bir üst seviyeye çıkıyor . Ve inanın etrafımız şu an bir sürü hadsiz insanla dolu. Bilhassa televizyonlarda gördüğümüz ülkemizin her yerinden gelen kavga gürültü haberlerinin esas içeriğinde, işte maalesef bu hadsizlikler ve kendini bilmezlikler yatıyor aslında. İçi boş bir öz güven, kavgacı bir zihniyet ve sonucunda da sınırsızca saçmalamak. Sınırlarımızı bilmiyoruz. Özgürlük kavramının her şeyi yapmak olduğunu zannediyoruz . Ama tabi ki öyle değil. Özgürlük, genel toplum yaşamında başkasının alanına girdiğin an biter. Bunu bilmiyoruz mesela. O yüzden her şey sanki kendimizinmiş gibi davranıyor ve devamlı birbirimize karşı bir hadsizlik halinde yaşıyoruz. Bu durum ne zaman düzelir , Allah bilir . Ama koca bir nesil elden gitti benceSon olarak da biraz HOŞGÖRÜYE, daha doğrusu artık dönüşüme uğramış olan hoşgörüye , yani hoşgörüsüzlüğe değinelim.Bence hoşgörüsüzlük temelinde çok da öyle cehaletle bire bir özdeşleşen bir kavram değil . Yani insanlar cahil oldukları için hoşgörüsüz davranıyorlar değil bence . İnsanlar cahilken de hoşgörülü olabilirler ki biz toplum olarak eskiden böyleydik. Yani cahilimiz de hoşgörülüydü anlamında demek istiyorum. Çünkü hoşgörü bence sevgi ve vicdanla daha çok bağlantılı. Yani anca birbirini seven insanların, anca böyle bir toplumun birbirlerine karşı daha anlayışlı ve daha açık pencerelerden birbirlerini görebilir halde olabileceğini düşünüyorum. Biz artık birbirini sevmeyen ve öfkeli bir toplumuz, o yüzden birbirimize karşı hoşgörüyü de kaybettik. Aşırı şekilde bölündük ve şekillendirildik. Farklı renkleri, farklı fikirleri kabullenip hoşgörü ve tahammül göstermeyi bırakın, onlara düşman olduk. O bizden, o bizden değil oldu her şey. Ve bizden olmayanın dış görünüşü, davranış şekilleri, fikirleri , yaşam tarzı hepsi ama hepsi hiç bir şekilde hoşgörü ile karşılanmaz oldu . O ölsün, bitsin, yok olsun seviyesine geldi her şey . Yani özetle saygı çerçevesinde kaybettiğimiz en önemli unsurlardan biri de hoşgörü oldu ki bunun ucuna tahammülü de ekleyebilirizVelhasıl sevgili dostlar, SAYGI unsurunu tekrar tüm bu içeriğinde kapsadığı donelerle geri kazanabilmek için, bence bize yeniden SEVGİYİ ve sevmeyi öğretmek lazım . Çünkü sevmek, tüm her şeyin, tüm bu kavramların anası galiba ! Anne olmayınca da işte bütün çocuklar böyle darma duman oluyorlar.Biz önce birbirimizi yeniden sevmeliyiz. Sonra gerisi gelecektir .
Görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın
Tüm Yazıları