Suat Suna: 'Biz Gençlere Ne Veriyoruz da Ne Bekliyoruz'
Türk şarkıcı, besteci, şarkı sözü yazarı, aranjör, prodüktör, dizi ve film oyuncusu, roman yazarı ve keman virtüözü Suat Suna, Müzik Habercisi'nde Michael Kuyucu'ya özel açıklamalarda bulundu. Suat Suna'nın açıklamaları şu şekilde:
"Albüm Yaptığımda Çok Daha Hızlı Toparlayabiliyorum"
2,5 senelik pandemi süreci her şeyi etkiledi açıkçası. İnsanların psikolojileri bozuldu ve sanatçı arkadaşlarımızla bu düet projesinde kolay bir araya gelemedik o süreç içerisinde. İnsanların, dinleyicilerin, müzisyenlerin herkesin dengesi bozuldu aslında ama onun dışında bir yandan da tempolu bir hayat yaşıyoruz hepimiz. Ben de kendime bir albüm yaptığımda çok daha hızlı toparlayabiliyorum bazı şeyleri ama işin içine birçok sanatçı arkadaşım da girince haliyle o zaman biraz daha herkesin takvimine ve saatine uymak zorunda kalınıyor. Bana uyan gün başkasına uymuyor veya tam tersi. Dinleyiciler de bence sanatçıları ve şarkı dinlemeyi özlemişlerdi. O yüzden ben de bari gecikmişken 30'a gitsin, 28-29. yıl albümü yapacağıma bari 30 diyelim de bu iş daha anlamlı olsun diye düşündüm. Bülent Seyhan'la da oturduk konuştuk, bari 1-2 tanesini insanlara sunalım en azından projenin de ön habercisi olur arayı da bu kadar uzun vermemiş oluruz dedim açıkçası.
"Aramızda Uçurumlar' İsimli Şarkıma Olan Borcumu Ödemek İstedim"
"Aramızda Uçurumlar" şarkım, her yerde dinleyicisi olmasına rağmen ve bütün sosyal medya paylaşımlarında klip için gelen yoğun istek mesajlarından sonra klip çekmeye karar verdim. Hem şarkıya olan borcumu da ödemek istedim. Ayrıca Fatma ile olan düeti kime dinletsem herkesin çok hoşuna gidiyordu. Fatma'nın bir dinamizmi de var, bir de ayrıca beklenmedik bir ikili olduk ve rock müzikten gelen iyi bir solistle benim bir düet yapıyor olmam bence ters köşe de oldu biraz ve insanlar da yorumlardan okuduğum kadarıyla seslerimizi birbirine yakıştırdı. Bu iyi bir şey oldu bence. Yani benim çok uzun zaman sonra yeniden bütün radyo listelerinde ilk 5'in içinde olduğum şarkıların sokaklarda uzun zaman sonra çaldığı bir süreç oldu. Fatma'nın da tahmin ediyorum kariyeri için önemli bir dönemeç oldu. Çünkü o da model grubundan ayrıldıktan sonra kendi kimliğini kabul ettirme sürecindeydi. Ben şimdi konserlerinin sayısının arttığını gördüğüm zaman şarkının ona da faydası olduğunu açıkçası net bir şekilde görüyorum
"Kariyerimde İskender Paydaş'ın Önemli Bir Yeri Var"
İskender Paydaş'la yaklaşık 30 yıla giden bir dostluğumuz var, çok şey paylaştık. Kayahan abi ortak paydamızdı. İkimiz de onun oğulları gibiydik. İyi günlerimizi, kötü günlerimizi, her zamanımızı beraber geçirdik. Aranjmanlarımı emanet edebileceğim Türkiye'de 1-2 kişiden biri. Çünkü ben de kendimi müziğe adamış biri olarak "Kendim yapmayacaksam kime yaptırabilirim?" dediğimde aklıma 1-2 kişi geliyor en başta da İskender var. Müzikal anlamda da bizim bir birlikteliğimiz var ve benim kariyerimde İskender'in önemli bir yeri var aslında. Bu yüzden "Yalan Değil"in orijinal versiyonunu da onunla beraber yapmıştık. Yıllar sonra yaptığımız düet aranjmanını da yine onun yapması benim için önemliydi. Ayrıca bu şarkıda Deniz'le çalışmamızı İskender tavsiye emişti. Kayıt yaparken onlar birlikte bir albüm yapıyorlardı. Ben de "Yalan Değil'i kiminle söyleyelim sence?" diye ona danıştığımda o da "Deniz Seki ile olabilir, bu aralar da çalışıyoruz" dedi. Ben de zaten çok severim Deniz'i. Ondan sonra beraber bu şarkıda bir anı paylaştık diye düşünüyorum. Sonra videosunda da dedim ki İskender'e "Bari sen de ol videoda." Yani bu böyle bizim unutmayacağımız bir anı olsun istedim. En azından yıllar sonra bile dönüp baktığımızda ya ne iyi yapmışız bunu böyle yaparak diyelim hadi hep beraber bir klip çekelim dedim ve sonra da açıkçası karşılığı da iyi gidiyor. Herkes birbirine yakıştı bence klipte. Proje tam hayal ettiğim gibi gidiyor diyebiliriz.
"Yıldız Tilbe ile Olan Düetimiz Çok Ses Getirecek"
Yeni şarkının yayını mart ayını bulur diye düşünüyorum. Ondan sonra da belki yazın ilk aylarında bir tane daha yayınlamak lazım. Bir de böyle bir yaz şarkısı. Mesela "Zor Bulursun"u söyledik Yıldız Tilbe ile beraber. Ben inanılmaz ses getireceğine inanıyorum. Çok güzel bir versiyon oldu. "Hasret Fenerleri"ni Ferhat Göçer'le beraber söyledik. "Ansızın Çektin Gittin"i Işın Karaca ile söyledik. Hakikaten güzel oldu. İyi bir proje oldu. Benim 30 yıllık kariyer albümüme yakıştı diyebilirim. Çok uğraştık evet biraz geciktik ama geç olsun güç olmasın derler.
"Kayahan Şarkılarına Sahip Çıkmalıyız"
Kayahan abinin şarkılarını yaşatmak için her şeyi yapıyoruz. Ben her programımda ondan şarkılar söylüyorum. Çünkü ne kadar büyük şarkılar olursa olsun şarkıları yaşatmak çok önemli. Zaten onun şarkıları Türk pop müziğinin bence en önemli şarkılarından, haliyle bu şarkılara sahip çıkmak en başta onun ailesinin veya aile yakınlarının görevidir diye düşünüyorum. Kayahan şarkıları için senfonik projemiz var uzun zamandır yaptığımız. Bu sene de yazın 2 tane konser yaptık. Şimdi sonbaharda da 1 tane olacak gibi görünüyor. Senfoni orkestrası eşliğinde ben, Işın Karaca, Fatih Erkoç ve İpek dördümüz Kayahan şarkıları söylüyoruz. Oldukça keyifli oluyor gerçekten. Çok da ilgi gördü. Belki kaydedip yayınlamak da mümkün olur daha sonra. Bu arada albümde tabii atlamayalım büyük sanatçı Fatih Erkoç da var. Onunla da gerçekten hoş bir düet oldu. İpek zaten var. Albümün çok önem verdiğim tarafı ise, şarkı söyleyebilenleri seçmiş olmamız.
"İyi Müzisyenlerin Gençlere El Vermesi Lazım"
Büyükçekmece Belediyesi'nde sayın başkanın sanat danışmanlığını yapıyorum. Orada şimdi bir gençlik orkestrası kuracağız. Projemiz gerçekten çok kıymetli bir proje. Sanat akademisi adı altında bir oluşumla bunu bir senfoni orkestrasına dönüştürme yolunda eğitim veriyoruz gençlere. Ted Kolejleri'nin Avrupa yakasındaki şubelerinde müzik direktörlüğü yapıyorum. Orada da birçok eğitmeni seçiyorum ve program belirliyorum onlarla birlikte. Aynı zamanda iki ayrı kampüste 10. sınıflara derse giriyorum. 2 yıldır başladım aslında buna. Çok da mutluyum. Önce ya hiç yapmadım olur mu derken baktım sonra çok eğlenmeye başladım. Gerçekten hoşuma gidiyor gençlerle birlikte olmak. Onların bakış açısını görmek zaman zaman yorumlarını dinlemek açıkçası hoşuma gidiyor ve de geleceğimiz de gençlerde olduğu için ne kadar çok gence dokunabilirsek ne kadar çok onların hayatına temas edebilirsek veya kıyısından köşesinden bir katkıda bulunabilirsek o kadar önemli gerçekten. Benim gibi müzisyenlerin hem tecrübe, hem de bilgi olarak artık kariyerinde önemli bir zamana gelmiş müzisyenlerin bundan sonra gençlere biraz el vermesi lazım ki bir yerden bizim tecrübelerimizi aktarmamız lazım ki bu işin tam bir anlamı olsun. Müziğe meraklı olan öğrencilerime de sonuna kadar elimden ne geliyorsa yardım sunmaya çalışıyorum açıkçası.
"Gençler Müzikle İlgili Çok Ağır Yargılanıyor"
Ben gençlerin çok ağır yargılandığını düşünüyorum özellikle müzikle ilgili. Çoğu insan bunu söylüyor ya da yazılıyor çiziliyor "Bu gençlik müzikten anlamıyor, kötü müzikler dinliyorlar" gibi yorumlar çok ama ben şöyle bakıyorum genel anlamda dünyanın gelişen dinamizmi üstüne bir de 2,5 senelik pandemiyi koyarsan gerçekten bu jenerasyon şu anda 16-17 yaşında olan bu gençler hayatı memlekette ne kadar pozitif yaşayabiliyorlar ki? Daha doğrusu şöyle diyelim dünya düzeni öyle bir hale geldi ki memleketimizde de bir sürü sıkıntılar var uzun zamandır. Kültür sanat politikamız maalesef 1950'lerden beri ihmal edilmiş durumda. Özellikle bizim sanat dallarının kıymetinin öncelikle ailelerin öğrenip sonra gençlere aktarması lazım. Bunu şöyle örnekleyebilirim yurtdışında gidip keman konseri verdiğimde Almanya'da ya da Ingiltere'de en saygın ve en kariyerlileri meslek sahibi insanlar doktorlar, hukukçular vs ayakta alkışlayıp yere göğe koyamazlarken burada müzisyenlerin benim gibi isimli olanları bir kenara koyalım, biz yine şanslı gruptayız ama tanınmayan no-name müzisyenlerin çalgıcı muamelesi gördüğü bir ülkede yaşıyoruz veya heykeltıraşların heykel yaptığı zaman acaba bu bir put mudur diyen bir kafadayız. Hala 2022 yılında kadınlar şarkı söylerse günah mıdır diye konuşuyoruz, yani çok da anlatmak istemiyorum hepimiz biliyoruz her şeyi ama bu seviyede kültüre sanata bakan bir ülkenin gençliğinin elbette ki böyle müzikal zevkinin çok yukarda olmasını beklememek lazım. Eğitim her anlamda çok önemli. Burada da bir eğitime ihtiyacımız var. O yüzden ben gençleri suçlamıyorum asla. Yani biz gençlere ne veriyoruz da ne bekliyoruz ben öyle bakıyorum esasen.
Onno Tunç, Sezen Aksu ve Garo Mafyan Gibi İsimlerin Kıymetini Bilemedik"
Niye herkes 90'ları seviyor? Mesela bu işe başladığımızda 90'ların başında bizim önümüzde çok harika rol modelleri vardı. Kayahan vardı, kariyerinin zirvesinde Sezen Aksu vardı ve Onno Tunç'la beraber en güzel müzikleri yaptıkları dönemdi. Nilüfer vardı yine yanında Buğra Uğur'la, Kayahan'la ve Onno Tunç'la, bakıyorsun Garo Mafyan'ın sektörde önemli şeyler yaptığı zamanlar yani örnek alacağımız müzisyen abilerimiz ablalarımız vardı. Şimdi bunlar bizim gibi arkadan gelen ve bu işe heves eden bayrağı taşımaya aday müzisyenlere çok güzel örneklerdi. Şimdi bu saydığım isimlerin arkasını getiremedik. Müzik eğitimi de gerçekten çok ihmal edildiği için ve de tabii maalesef dijital dünya da bilgisayar dünyası da bizim gibi yetişmesine imkan vermiyor yeni müzisyenlerin. Her şey çok hazır ve sentetik sunulduğu için enstrüman çalmaya çabalamıyorlar bizim gibi. Gerek yok nota programı var zaten gibi. Dolayısıyla böyle bir analog tecrübe olmadan müzisyen yetişmez çok önemlidir bu laf. Analog tecrübe olacak. Enstrümanını bir defa hakkıyla çalacaksın ondan sonra nota okumayı yazmayı bileceksin armoni öğreneceksin. Bunlar tabii müzisyenliğin olmazsa olmazı ama teknoloji ilerledikçe hazır melodiler hazır ritimler bir takım yazılım programları bunlar tabii maalesef çok bilmeden de kulağa dinlenecek seviyede bir şeyler yazmaya yol açtı ve bu da 'iyi şarkı yapmak zorlaştı iyi müzik bulmak zorlaştı'ya getirdi bizi.
"Ekonomiyi Müzik Camiasına Geri Döndüremiyoruz"
Format değişikliği benim için çok önemli değil. Ekonomisi müziğe geri dönebiliyorsa sorun yok esasında. Esas problem ekonomiyi müzik camiasına geri döndüremiyoruz eskisi gibi. Şimdi cd'den satışında kazanılan para bir sonraki albümü yapmana belki imkan tanıyordu, yapımcının da başka projelere yönlenmesine yol açıyordu ama şimdi çokça bedava elde edilmeye başlanınca müzik yapımcılarının sayısı azaldı. Bana göre proje çıkartabilen insanların sayısı azaldı. Single tercih ediyor herkes çünkü yapımlar çok maliyetli. Biz eskiden 10 şarkıdan aşağı bir albüm yaptığımız zaman kendimizi eksik hissediyorduk şimdi herkes gibi single'a döndük. Bu maliyetlerin geri dönüşü olmalı o da olmuyor eskisi gibi. Kaseti bilmiyorum ama plakta esasında enteresan bir yükseliş var. Bizim ülkemizde de plaklar belirli bir sayıda basılmaya başladı nihayet. Ben esasında bu dönüşümlerin bu evrimlerin bir süreye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Mesela kasetten sonra cd çıktığında insanların cd'ye alışması bir 10 sene sürmüştü. Kaset bitti tamamen cd'ye dönmüştü.
"Dinleyicilerin Müziği Bedava Dinlememeyi Düşünmesi Lazım"
Ben teknolojilerin evrilmesine hep şöyle bakıyorum; eğer otomotivlerin içinde o teknoloji varsa ve olaya hakim olmaya başladıysa o iş oturmuştur. Arabalarda kaset çalar vardı sonra cd çalara dönüştü. Önce ikisi birden oldu sonra kaset bitti cd başladı. Cd'yi de bitirdiler şimdi tamamen mp3. Demek ki sektör oturmaya başladı. Şimdi geriye bunu paraya dönüştürebilmek kaldı. Dinleyicilerin müziği bedava dinlememeyi de düşünmesi lazım. Çünkü bu çok büyük emek verilen ve maliyetli bir iş bunu bedava elde etmeye çalışmak güzel ama her şey bedava elde edilirse bir zaman sonra bu iş yapılamaz hale gelecek. Bunu da düşünmek lazım. Ne olursa olsun müziğe katkı sunmak lazım yani dinlediği şarkıya da ufak da olsa bir para vermeyi hak olarak görmesi lazım dinleyicinin.