Aydilge: 'Ünlü olmak, değerli olmak demek değil'
Pop müziğin sevilen ismi Aydilge, Müzik Habercisi'nde Michael Kuyucu'ya önemli açıklamalarda bulundu. Aydilge'nin açıklamaları şu şekilde:
Türkiye gibiyim aslında. Boğaz köprümüz gibiyim. Etkilenmemek mümkün değil bütün bu güzelliklerden. Zaten niye etkilenmeyelim? Ben şunu anlamıyorum müzisyenlerimizin çoğu tamamen Batı'ya çok öykünüyorlar. Pop star dediğimiz ya da tamamen daha arabeske kayan, her şeyin içinde inanılmaz arabesk olan, hatta arabeskin ötesinde biraz varoşluk da karıştırarak her müziğin içine bunu katarak var olmaya çalışan bir kitle var. Bunun tam aksine aslında biz her şeyi barındıran bir kültüre sahibiz. O lezzetleri barındıran bir kültürken neden böyle tek tip bir şeye kendimizi hapsetmeye ve bir taraf olmaya çalıştığımızı anlayamıyorum. Çok renkli ve rengarenk olmak varken neden siyah beyaz, bu kadar batı, tamamen doğu, yani alaturka? Neden böyle bir şey tercih ettiklerini bilemiyorum. Sanırım daha kolay anlaşıldığı için. İnsanlar tanımladığı zaman daha kolay dinlenebiliyorsunuz ama işte her şey ünlü olmak ya da kolay sevilmek de değil. Bir değer olmayı unuttuk biz. Ünlü olmak değerli olmak da değil aslında. Değerli olmak yerine ünlü olmayı seçer olduk. Bu da çok üzücü sonuçlara neden oluyor ne yazık ki.
Playback Yaparak Hiç Emek Harcamadan Para Kazanıyorlar
Benim de baktığınız zaman çok sevilen bir tarzım var. Dizi müziği alanında sürekli aynı şeyi yaparsam kendime ve dinleyicime ihanet etmiş olurum. O yüzden farklı şeyler alıyorum. "Aa bu çok çok tutuyor anladım tamam sevdiler" ama ben bunu yapmıyorum devamlı. O zaman ben çok kısır döngü bir şekilde müzik yapmış olurum. Ürün pazarlıyor olurum, pazarlamacı olurum. Bazen şuna çok üzülüyorum gerçekten maddiyat olarak da çok büyük uçurumlar var. İnsanlar hepimizi çok zengin zannediyorlar ya da mesela köpeklerle ilgili durumları biliyorsunuz sokak hayvanları zehirleniyor bu aralar bununla ilgili bir tweet attığımda bile altına 'çünkü sen arabandan inmediğin için sürekli her yere arabayla gittiğin için şoförünle gittiğin için tabii ki köpek saldırısına uğramıyorsun' gibi cevaplar geliyor. Benim arabam yok mesela. Şoförüm hiç yok ama algı şu biz konser veriyorsak ve ünlüysek acayip paralar kazanıyoruz. Oysa ki ben kazandığım parayı tekrar müziğe yatırdığımda benimle beraber orkestramda 10 kişi çalıştığı için ben aslında hepsini bir şekilde onların geçimlerinden de sorumlu hisseden bir müzisyenim ama haklılar da çünkü inanılmaz büyük boyutlarda para kazanan müzisyenler var. O kadar kolay ki işleri playback yapıyorlar, bir tane dj ile beraber sahneye çıkıyorlar ve bütün parayı olduğu gibi alıp hiç emek harcamadan bunu kazandıkları için insanlar da öfke doluyor hepimize karşı. Kurunun yanında yaş da yanıyor maalesef.
"Aşırı Estetiğe Karşıyım"
İnsanların gençleşmek uğruna yaptırdıkları aşırı derecede estetik operasyonlar ve bu sektörün estetik ve kozmetik sektörünün bu kadar kadınların güzelliği gençliği üzerinden kar ediyor olmasına karşıyım. Hatta artık erkeklerin de işi çok zor çünkü erkekler de aynı endüstrinin kurbanı haline geldiler. Sürekli protein tozlarıyla vücutlarını belirli bir şekle sokma telaşı hepsi kaslı olmak şişik şişik gezmek istiyor. Ben biraz bunlara da karşı duran, bunlarla ilgili farkındalık yaratmaya çalışan bir müzisyen olarak o gördüğünüz gençlik tamamen ruhumdaki gençliktir. Zaman ilerliyor yoksa yapacak bir şey yok.
"İçkilerin insanların kafasından aşağı boşaltıldığı bir eğlence anlayışı da var"
Bazen rapçiler ve popçular arasında rap-pop kavgası da çıkıyor. Rapçiler popçuları suçluyorlar. Hatta geçen bir ropörtaj izlemiştim orada da bir rap müzisyeni arkadaşımız diyor ki "Popçuların yaptığı vicdansız bir müziktir, çünkü tamamen kar amacı güder ve insanların duygularıyla oynar ve para karşılığı insanları eğlendirir." Ama şöyle bir şey var anlıyorum böyle yapan insanlar da var sonuçta gerçekten birtakım içkilerin insanların kafasından aşağı boşaltıldığı bir eğlence anlayışı da var mı var ama bunu pop olarak değerlendirdiğimiz zaman hakiki anlamda bu ülkede Sezen Aksu'lar var, Kayahan'lar var, yani o kadar güzel değerli müzisyenler var ki bana haksızlık gibi geliyor biraz. Çünkü ben mesela yıllardır şan dersi alıyorum hala alıyorum bu kadar nota solfej vs beste çalışmaları yapan müzisyen olarak bazen bakıyorum rapçi autotune ile bütün konser boyu sesini bile duyamadığımız yani o autotune dediğimiz şey her şeyi ele geçirmiş düzeltiyor aslında bence bozuyor ama her şeyi bozduğu için düzgünmüş gibi duyuluyor tuhaf bir şey. Bir tek dj ile çıkıp hiçbir canlı şey yapılmadan autotune ile sahne almak aslında playback yapan bir popçu kadar etik geliyor bana. Yani o ne kadar etikse bu da o kadar etik çok da bir farkı yok bence.
"İnsanların kanayan yarasından para kazanmak gözyaşı ticareti"
Ağlatmak çok kolay çünkü hepimizin bir sürü acısı var. Yani bunu kanatmaya, bunun üzerinden gözyaşı ticareti yapmak diyorum ben buna. Sadece müzikte değil film endüstrisinde de oluyor dizi sektöründe de oluyor. İnsanların en kanayan yaralarını bulup oraya basıp onun üzerinden para kazanmak bence gözyaşı ticareti. Bunu hiç etik bulmuyorum açıkçası. Tabii ki acıdan mutsuzluktan yaşadığımız sıkıntılardan bahsedeceğiz ama içinde bir umut taşımadıktan sonra ve insanları depresyona mutsuzluğa ittikten sonra ben bunun çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum.