Çelik: 'Bu Müzisyenler, Çöp Adamlar'
Müzik dünyasında 30. yılını dolduran Çelik Erişçi, Müzik Habercisi'nde Doç. Dr. Michael Kuyucu'ya açıklamalarda bulundu. Çelik'in açıklamaları şu şekilde:
"Müzisyenim ve Bağımsız Bir Kişiyim"
Sayın Ümit Özdağ ve Zafer partisi dahil olmak üzere hiçbir partiye üye değilim. Müzisyenim ve bağımsız bir kişiyim. Yani toplumun her tarafında olup, her konuda fikrimi belirtebilirim. Hiçbir konuda kendimi kısıtlamıyorum. Yani bir partiye ve toplumsal örgüte üye olmak istemiyorum. Ancak onların ülke güvenliğini ilgilendiren bir konuda ki bu asla ırkçılıkla yabancı düşmanlığı şeklinde algılanmaması gereken bir şeydi. Toplumun aldığı anormal göç yani bir ülke büyüklüğünde göç alma konusunda yanlış olduğunu, yani 10 milyona yakın bir nüfusun bir ülke içerisine girmesini, bir mülteci akımı vs bir sığınma işi falan olmanın çok dışında bir şey olduğunu izah ettim ben. Bunu Amerika'nın, Avrupa'nın, İngiltere'nin, Kanada'nın hiçbir şekilde kabul etmediğini; bu milli güvenlikle ilgili bir şey, ülkenin milli güvenliğiyle. Bunu desteklediğimi söyledim. Oradan tabii haklı olarak "Partiye katıldı, partiyi destekliyor" diyenler olmuştur. Kimse kimseye bir şey sormazsa herkes istediğini yazar ve sonra yazdıkları üzerinden sorular sormaya başlar. Ama olur böyle şeyler bizim için de açıklama imkanı var yani sorulduğu zaman biz de açıklayabildiğimiz için çok da problem etmiyorum. Ama ben bir sanatçının toplumsal düzeyde x olaylarda aşırıya da kaçmadan fikirlerini söylemesi gerektiğini doğru buluyorum ama herhangi bir partiye üye olunmasını, herhangi bir toplumsal örgüte katılmasını da reddetmiyorum.
"Bana Düşen Toplumun Tamamını Kapsamaktır"
Toplumsal örgütlenmeye yani örgütlü mücadeleye inanan birisiyim. Boş konuşmalara inanan birisi değilim ama sanatçı olarak bana düşen toplumun tamamını kapsamaktır. Ben toplumun bir kesimini kabul edip, bir kesimini reddedip ya da onların fikirlerini beğenmeyip ya da onları eleştirme pozisyonunda bir sanatçı olarak duramam. Hırsızlık kötü bir şeydir kardeşim, ben bunu söylerim ama kim hırsızdır, kim hırsız değildir beni ilgilendirmiyor. Ben doğru üzerinden sanatçı olarak bir şey söylemek isterim. Bunu belirli bir düzeyde yapmak lazım. Ana ilkeleri de Atatürk ilkeleri olarak belirlerim onu da herkes biliyordur. Onun dışında bir şey söylemeyi de gereksiz bulurum.
"24 Yaşında Bir Adam, Kariyerinin Ne Olacağını Nereden Bilsin"
Geçen gün bir arşiv programı göndermişler Trt'den. Mazhar Fuat Özkan bir program yapıyorlar, ben de Nilüfer'le beraber oraya konuk olarak davet edilmişim ama yaş 24. 24 yaşında gidiyorsun programa nasıl oturacağını bilmiyorsun ve karşında Türkiye'de en çok dinlenilen, müthiş müzik yapan, olağanüstü bir grup var orada oturmuşuz ilk albüm de "Ateşteyim" albümü. Diyorlar ki sana "Çelik kendini nasıl hissediyorsun?" Biz tabii heyecandan hiçbir şey diyememişiz mır mır mır aptal saptal konuşmalar yapmışızdır. Konserlerimde gördüğüm bir kişiyle karşı karşıya oturuyorsun 24 yaşında. Orada baktığımda kariyerle ilgili bir şey soruyorlar. Kariyerin olacak mı bilmiyorsun ki. Yani 24 yaşında bir adam kariyeri olacak mı olmayacak mı nereden bilsin. Hayal kurabilirsin şöyle olsak böyle olsak ama çok da kolay şeyler değil.
"Sektörde Bilirkişilik Yapan Birisiyim"
Kariyerimde 30 yıl olmuş. 30 yılı şöyle değerlendiriyorum; müzikal olarak iyi bir yere geldim, sektörel anlamda bir şey söylediğimiz zaman akademik, profesyonel kişiliğimize bir şey söylediğimiz zaman bilir kişi düzeyinde ki öyleyim de yani sektörde bilirkişilik yapan birisiyim. Bu anlamda bir şey söylediğimizde, "Çelik şarkıları diye bir şey var" dendiğinde ben mutlu oluyorum. 30 seneyi olumlu tarafından almak istiyorum. Şimdi öyle bir yerdeyiz ki bu işin gerçekliğinde bizim yaratıcılar dediğimiz besteciler dediğimiz kesim esastır. Yürüyen kesim budur. O hala Sezen Aksu'dur. Sezen Aksu şarkı yapar. Yorumcu, birinin şarkısını söylemek zorunda. Üreticide öyle değil. Beste ve söz yapıyor, bunun yanına bir de müzik de yapabilir, düzenleme de yapabiliyor, üstüne de solist ve bir de yanlışlıkla iyi solist falan... Müthiş bir şey yani hakikaten. Bu çok onur duyulacak bir şey.
"Bu Müzisyenler, Çöp Adamlar"
Yıllar önce bir üniversal yöneticisi, Türkiye'deki temsil için Amerika'dan Türkiye'ye geldi. Orada biz çok basit bir konuşma yaptık. Bir tekne gezintisi yaptılar boğazda. Benimle de biraz konuştu adam ve orada çok ilginç bir şey söyledi. "3 tip müzisyen var; bir tanesine çöp adamlar diyoruz. Bu çöp adamlar çıkar bir şarkı ile parlar ve bir daha da kariyerinde görmeyiz bunu." dedi. İkincisi için de dedi ki "Show girl show boom' bunlar da dedi kendi varlıkları vardır ama işleri müzik değildir. Yani bir şey görüyorsun ortada bir şaşa bir tantana bir toz duman bir şey var ama müzik yok ortada. Üçüncüsü de bizim katalog sanatçılarımız. Bunları da hep dinlersin. En az 100 sene, 200-300 sene dijitalde telif hakkı dediğimiz şey mülk gibidir, ev gibidir. Bir baba oğluna nasıl evini bırakıyorsa mülk varlığını bırakıyorsa bir müzisyen de evladına bu telif hakları dediği mülkünü bırakıyor bu hep çalışıyor. Dolayısıyla da sektörel anlamda da çok güçlü bir yerde duruyor." dedi.
"30 Yılda 21 Albüm Yapmışım"
21 albüm yapmışım ben. Bu çok da kolay değil. 30 senede 21 albüm, ortalama her sene albüme gelmişiz. Ben daha da yapardım da yapımcılar izin vermiyor, "Biraz ara vermek lazım" diyor. İyi de oluyor aslında kaliteyi de kaybetmemek lazım. Güzel olduğunu düşünüyorum ben her şey yerli yerinde.